Sivil kelimesi Batı kökenlidir. Kentli, vatandaş anlamında kullanılan civis kelimesinden gelmektedir. Cite, City, Civil, Civilisation gibi kelimeler aynı köktendir.
Buradan hareketle kelimenin tarihsel anlamında kente aitlik vardır. Yani sivil olan kente ait olan demektir diyebiliriz. Kente aittir diyoruz ama bu kelimenin kentler için kullanıldığı dönem aynı zamanda kentlerin devlet olduğu dönemlerdir. Bunun en bilinen örneği Antik Yunan’daki site devletleridir.
Bizde ise sivil kelimesi askeri olmayan bir statüyü veya üniforma dışındaki kıyafeti anlatmak için kullanılagelmiştir. Kelime ilk kullanıldığı dönemlerden bugüne anlam değiştirerek gelmiştir. Bu anlamıyla Batı’da da kullanılmaktadır. Başka bir ifadeyle sivil kelimesi devlet dışı olanı da ifade etmektedir.
Buradan hareketle günümüzde sivil toplum, devlet dışında oluşan sosyal yapılar anlamı ile bilinmektedir. Bu anlamda sivil toplum, devletle ilişkili olmayan oluşumlar için kullanılmaktadır. Bunlar ekonomik ve sosyal nitelikli olabilir. Önemli olan devlete ait resmi kuruluşların dışında olan bireylerin ortak inançları, çıkarları, dünya görüşleri gibi değerler çerçevesinde bir araya gelip toplumun geri kalanını etkilemeye çalışmalarıdır.
Burada şu soru akla gelmektedir. Sivil toplumun devletle ilişkisi olmayacaktır. Ancak sivil toplum devlete karşı mı olacaktır? Bu soruya verilen cevap her zaman yapıcı niteliktedir. Sivil toplum devlete karşı olmadığı gibi anarşi kaynağı da değildir. İlk ortaya çıkışı itibariyle devletin dışındadır ve devletle arasında çıkar çatışması olması mümkündür. Bununla birlikte çıkar çatışması varlıkları üzerinden çatışmaya dönüşmemelidir. Fakat kendini sivil toplum olarak tanımlayan ve devlete karşı duruş sergileyip onu yok etmeye çabalayan oluşumlarla da karşılaşılabilmektedir.
Bu noktada sivil toplum olmanın özellikleri ne olmalıdır sorusu öne çıkmaktadır. Sivil toplumun devlet otoritesine dayanmama, devletten destek almama veya devlet için çalışmama gibi temel nitelikleri yanında, gönüllülük ve rızaya dayalı bir oluşum olması, kâr amacı gütmeden hareket etmesi, şiddete başvurmadan baskı kurabilmesi, kamu yararına çalışması, toplumsal uzlaşmayı sağlaması gibi özellikler aranmaktadır.
Sivil toplumun yukarıda belirtilen özellikleri taşıyabilmesi için bulunduğu ortamın da uygun olması gerekmektedir. Sivil toplum kuruluşları ve bunların faaliyetleri üzerinde devletin denetimi ve baskısı olmamalıdır. Devlet bunların işleyiş yönünü belirlememeli ve yönlendirmemelidir. Hatta devletten izin almadan hareket etmeleri, faaliyette bulunmaları mümkün olmalıdır. Kısacası devletten izin talep etmeden hareket edebilmelidirler.
Hatta sivil toplumun devletin denetleme ve gözetlemesi, kamu görevlilerinin kararlarını eleştirmesi ve gerektiğinde kararları yönlendirici olması beklenmektedir. Günümüzde sivil topluma yüklenen misyon, devlet karşısında edilgen olmadan devleti etkileme kapasitesini kullanmasıdır.
Sivil toplumun ne kadar devlet dışında yapılandığı ya da devletin işleyişini ne derece gözetleyebileceği de tartışma konusudur. Sivil toplumun gerçekten sivil mi olduğu konusu hakkında çok fazla çalışma yapılmıştır. Bu çalışmalarda kendini sivil toplum olarak tanımlayan oluşumlar eleştiri odağına konulmaktadır. Bu husus bir başka yazıda ele alınacaktır.