Bütün dünya yüksek enflasyondan sonra yüksek faiz politikasının rüzgarına kapılmış durumda. Ancak her iki durum da ekonomileri hasta edecek türden. Bu rüzgarlar iyi yerlere sürüklemiyor ekonomileri. Yüksek talebi frenlemek için kullanılan finansal enstrümanlar, para politikalarının aktif araçları ile yönetilmek isteniyor. Sonuçta gelinen nokta ortadadır.
Yüksek Faiz İflaslara Sebep Olmasın
Bütün dünya yüksek enflasyondan sonra yüksek faiz politikasının rüzgarına kapılmış durumda. Ancak her iki durum da ekonomileri hasta edecek türden. Bu rüzgarlar iyi yerlere sürüklemiyor ekonomileri. Yüksek talebi frenlemek için kullanılan finansal enstrümanlar, para politikalarının aktif araçları ile yönetilmek isteniyor. Sonuçta gelinen nokta ortadadır.
Yüksek işsizlik ve finansman maliyetlerinin yükselmesi başka bir enflasyonist baskıya sebep oluyor. Hele ki çayırın taşı ile bayırın kuşunu vurmaya alışan ekonomiler için sıkıntı büyüktür. Öz sermaye konusunda geri kalan işletmeler normal süreçleri için dahi kredi kullanmaya alıştıktan sonra yakalandığı sıkı para politikaları onları zorlayacaktır.
Bireyler için de sorun aynıdır. Konut, taşıt kredisi derken, eğitim kredisi, askerlik kredisi, evlilik kredisi, ihtiyaç kredisi vs vs… pek çok isim altında sunulan kredi kullanım kolaylıklarının sınırlandırılması, yeni ve daha maliyetli süreçlerin önünü açacaktır. Ek finansman zamanla ek hesaplardan nakit kullanımına oradan da kredi kartı asgari ödeme tutarlarına dönecektir.
Türkiye örneğinde sıkça yaşanan bu durum, işletmelerin ve tüketici davranışlarının komple değiştirilmesi ile ilgilidir. Ancak bu alışkanlıkların öyle kısa sürede dönüşmesi çok kolay değildir. Tüketicilerin belirli bir zaman dilimine yayılan toparlanma süreci işletmeler için de uygundur. Ancak sert ve şok müdahalelerden sonuç almak ne kadar mümkünse olumsuz yan etkilerine yakalanmak da bir o kadar mümkündür.
Bunun en kolay örneği bankaların takipteki alacaklarının artması, kredi kartlarında takibe düşen miktar ve ödeyememe sorunu ile kredi kartından nakit kullanım ya da ek hesapların miktarındaki artış bunu gösterecektir.
Bu arada iflaslar ve konkordato taleplerindeki artış da finansmana erişimin zorlaşmasının doğal bir sonucu olacaktır. Her gün dünyanın dört bir yanından başta inşaat şirketleri olmak üzere, tekstil, turizm, lojistik ve enerji alanlarındaki şirketlerden iflas haberleri gelmektedir. Türkiye’de de https://www.konkordatotakip.com/ sitesinde günlük gelişmeler yer almaktadır.
Geçen yılın toplam konkordato talepleri bu sene ilk 5 ayda aşılmış durumdadır. Yeni bir finansman modeli geliştirilmezse işsizlik tarafındaki iyileşmeleri kaybetmek hiç de zor olmayacaktır. Bu yüzden salt para politikası değil maliye politikası araçları da bu sürecin iyileşmesinde etkili olacaktır.
Enflasyonun bir anda düşmesi beklenmese de yine de belirli bir yol alındı görülüyor. Bazı aylarda oluşan baz etkisi rakamların inmesinde etkili oldu. Kasım ayı enflasyonunda da sanki -sıfır enflasyon- beklermişçesine yapılan açıklamalar doğru değil. Mevsim etkisi, kış kıyamet, sezonluk işçilerin dönüşü hepsi bu zamanda… Dolayısıyla enflasyonda yaşanan direnç moralleri bozmamalı.
Ancak mevcut faiz seviyesinin hâlâ çok yüksek olduğunu söylemekte bir sakınca yok. Parasal sıkılaştırma politikası şimdi de yüksek faiz etkisiyle maliyet enflasyonuna dönüşmektedir. Büyük şirketler için -hadi diyelim- bir süre daha yüksek faizin bilançolarda oluşturduğu etki yönetilmiş olsun. Özkaynaklar yeterli; sert rüzgarlara göğüs gerebiliyor.
Ama KOBİ’ler cephesi hele daha küçükler de dahil finansmana erişim güçlükleri yıkıcı etkilere sebep olmak üzere. Son bir senedir yaşanan yüksek faiz ortamının etkisiyle maliyetli finansmanın daha düşük faizli kredilerle yenilenmesi/değiştirilmesi gerekiyor. Beklenen o ki kredi hacmini de kontrol ederek bu borçların daha makul faiz oranları ile yenilenmesi şart haline geldi. TCMB’nin Aralık ayı toplantısında 9. defa pas geçmek yerine hem programın başarısını göstermesi hem de piyasalara soluk aldırması anlamında “tatlı” bir faiz indirimi beklentisi yüksek seviyededir. Bu beklenti güçlü bir iletişimle de desteklenirse; yeni konkardato talepleri ve iflasların önü alınmış olur.
FED’in de uygulamasından görülen budur. Verilere dayalı hareket edeceğini söyleyerek, gerektiğinde faiz indirimlerine ara verebileceği mesajını da vermiştir. İlk indirimini de 50 baz puan gibi etkili şekilde başlatmıştır. Avrupa Merkez Bankası da bunu böyle yapmıştır. Dolayısıyla TCMB’nin de etrafında iyi örnekler yer almaktadır. Bu yaklaşım daha umutlu ve güvenli bir 2025 için makul görünmektedir. Faiz gibi olağanüstü bir aracın etkisinin sınırlandığı, normalleşmiş bir ekonomide fiyat hareketleri de daha rasyonel ve seçici olacaktır.
Konunun 2025 bütçesine yansıyan yönü, tasarruf tedbirlerinin devam etmesi olmalıdır. Enflasyon ve faiz maliyetinin dar gelirliye yüklenen kısmına yönelik iyileştirmeler bu kesimlerin beklentisini de arttırmaktadır. Dar ve sabit gelirli için ek harcama kolaylıkları gündem olmaya devam edecektir. İşletmeler için ise vergi affı yerine kredi kolaylıkları sürecin etkin yönetilmesini sağlayacak, enflasyonda da düşüşü sağlayacaktır.