1. Haberler
  2. Enerji Politikaları
  3. Petrol ve Doğal Gaz Arama ve Üretiminde Deniz Yetki Alanları ve Hukuki Statüsü

Petrol ve Doğal Gaz Arama ve Üretiminde Deniz Yetki Alanları ve Hukuki Statüsü

featured
service
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Özer BALKAŞ

Jeoloji Yüksek Mühendisi, İşletme Yönetimi (EMBA),

Deniz yetki alanlarının belirlenmesinde BM’in 1982 Deniz Konvansiyonu (UNCLOS) esas alınıyor.
Karasuları, kıyıdan 12 deniz mili (22 km) genişliğinde bir alanı kaplar.

Kıyısı olan ülkeler, karasularında; yasalar koyma, kullanımı düzenleme ve herhangi bir kaynağı kullanmada özgürdür. Karasuları sınırı ötesinde ve diğer bir 12 deniz mili (22 km) genişliğinde uzanan Bitişik Zon’da ise; ülkeler, sadece dört özel alanda yasalarını uygulamayı sürdürebilir: Gümrük, Vergilendirme, Göçmenlik ve Kirlenme. Kara ya da karasularında başlayan ihlaller bu zonu sıcak takip alanı yapar. Kıta şelfi, hangisi daha büyükse; kara parçasının kıta kenarının dış sınırına kadar olan doğal uzantısı, ya da ülkenin kıyısında esas alınan hattından 200 deniz mili (370 km) uzaklığa genişleyen kesim olarak belirlenmiştir. Bir ülkenin kıta şelfi; doğal uzantının sonuçlandığı sınıra kadar, 200 deniz milini (370 km) geçebilir. Fakat, kıyıdaki sınırdan 350 deniz mili (650 km) uzaklığa ya da 2500 m su derinliği sınırının ötesine 100 deniz mili (190 km) uzaklığı asla aşamaz. Kıyısı olan ülkeler; canlı varlıkları hariç tutarak, kıta şelfinin deniz tabanı ve yeraltındaki cansız ve hareketsiz kaynakları kullanma haklarına sahiptir. Bununla birlikte, MEB‘nin ötesindeki su kolonundakiler dışında kalmak üzere, kıta şelfine ilişkin yaşayan kaynaklar üzerinde münhasıran kontrol uygular.

Deniz yetki alanları sadece anakaralar arasında belirlenmiyor. Eğer ada ya da kaya varlığı, en yüksek gelgit zamanında deniz seviyesi üstünde kalıyor, üzerinde insan varlığı ve ekonomik yaşam mevcutsa; hem karasuları hem de Münhasır Ekonomik Bölgesi olabiliyor. Aksi takdirde, insan yaşamı ve ekonomik işleyiş yoksa, sadece 12 mil’le sınırlı karasularına sahip oluyor. Adanın, en düşük gelgit seviyesi zamanında deniz seviyesi altında kalması halinde ise ne karasuları ne de Münhasır Ekonomik Bölgesi olabiliyor.

BM Deniz Konvansiyonunun yürürlüğe girmesinde, kıyısı olan komşu ülkelerin karşılıklı uzlaşması önemli. Fakat petrol şirketleri; kendi değerlendirmelerinde sorun görmüyorlarsa, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY) ile ilişkilerinde olduğu gibi yatırım yapabiliyorlar.

Mavi Vatan’ımız sadece karasularımız ile temsil edilmektedir. Münhasır Ekonomik Bölgeler (MEB) ise devletlerin egemenlik alanı olmayıp, işletme hakkı kazandığı bölgelerdir. MEB’leri sahiplenmek ve savunmak için de, MEB anlaşması yapabilecek müttefikler bulmalıyız.

İhtilaf halinde, tahkim (arbitraj) için hakemlik yapan uluslararası mahkemeler; anakara ve adanın kıyı uzunlukları ile adanın anakaraya göre konumu ve ekonomik bağımlılığı gibi kriterleri hesaba katıp, adanın etrafını anklav şeklinde çeviriyor ve anakara lehinde kaydırmalar yapabiliyor.

Sonuç olarak, Türkiye ve Yunanistan; Ege adaları ve Doğu Akdeniz’e ilişkin ihtilafları kesinlikle Türk – Yunan uzlaşmazlığı sınırlarında tutmalı, ne ABD ne de AB’yi karıştırmadan kendi aralarında müzakere edip çözüme kavuşturmalı ve nimetlerinden birlikte yararlanmalıdırlar. Ulu Önderimiz Gazı Mustafa Kemal Atatürk’ün “Yurtta Sulh, Cihanda Sulh” deyişi rehberimiz olmalıdır.

0
be_endim
Beğendim
0
dikkatimi_ekti
Dikkatimi Çekti
0
do_ru_bilgi
Doğru Bilgi
0
e_siz_bilgi
Eşsiz Bilgi
0
alk_l_yorum
Alkışlıyorum
0
sevdim
Sevdim
Giriş Yap

İZSAM ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!