Şam Emeviyye Camii

service
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Şam Emeviyye Camii

Tolga Kaan DEĞİRMENCİ

            Şam Emeviyye Camii; Mescid-i Haram, Mescid-i Nebevi ve Mescid-i Aksa’nın ardından İslam Dünyasının başlıca harîmi olarak kabul edilen camilerin önde gelenidir.

Müslüman toplumlarınca dördüncü harîmi olmasının anlamı, bu yapının mukaddes kabul edildiği ve Müslüman olmayanların oraya giremeyeceği yönündedir. İslam tarihinin en eski ve büyük camilerinden olan, ihtişamlı bir mimariyi haiz Şam Emeviyye Camii, bilhassa da minareleri ve dış cephesindeki mozaik süslemeleriyle dikkatleri çekmektedir.

Şam Emeviyye Camii; Mescid-i Haram, Mescid-i Nebevi ve Mescid-i Aksa’nın ardından İslam Dünyasının başlıca harîmi olarak kabul edilen camilerin önde gelenidir. Müslüman toplumlarınca dördüncü harîmi olmasının anlamı, bu yapının mukaddes kabul edildiği ve Müslüman olmayanların oraya giremeyeceği yönündedir. İslam tarihinin en eski ve büyük camilerinden olan, ihtişamlı bir mimariyi haiz Şam Emeviyye Camii, bilhassa da minareleri ve dış cephesindeki mozaik süslemeleriyle dikkatleri çekmektedir.

            Caminin Türk toplumu açısından önemini ortaya koyan hususlardan biri, İslam Dünyasının beşinci harîmi kabul edilen Diyarbakır Ulu Camii ile benzerliği ve onun kardeşi olarak anılmasıdır. Ayrıca, mimari etkilerinin açıkça görüldüğü Malatya Ulu Camii, Dunaysır Ulu Camii (Mardin) ve İsa Bey Camii (İzmir) de Türkiye’de Şam Emeviyye Camii’ni hatırlatan yapılardır.

            Şam Emeviyye Camii, bulunduğu ve temsil ettiği tarihi şehre nispetle Dimaşk Camii olarak da adlandırılmakta ve antik Helenistik Roma dönemlerine değin şehrin en önemli tapınak alanının üzerinde yükselmektedir.

            Halife Ebu Bekir dönemiyle başlayan Suriye seferleri ve özellikle de Dimaşk’ın fethinde Halid b. Velid kritik bir rol oynamıştır. Bilâd’üş-Şam topraklarının fethinin önünü açan Yermük Savaşı ile Suriye’nin fethini kolaylaştıran Ecnadeyn Savaşı, Dimaşk’ın Müslümanlar için önemini içinde taşıyan fetih arzusunun da birer göstergesi olmuştur. Dimaşk çevresinde Roma’ya karşı üst üste elde edilen Müslüman zaferleri, psikolojik savaş taktiklerine olan hâkimiyetiyle tanınan Halid bin Velid’in şehri anlaşma ve sulh yoluyla fethetmesini sağlamıştır. Suriye topraklarının Müslüman ordularca fethinin ardından önce Yezid bin Ebi Süfyan sonrasında ise kardeşi Muaviye bin Ebi Süfyan Şam valisi tayin edilmiştir.

            Muaviye bin Ebi Süfyan, Hıristiyanlığın Roma eliyle Suriye topraklarında yaygınlaştırılmasında önemli bir temsiliyeti olan ve pagan dönemde de en önemli tapınak alanının üzerine inşa edilen Yuhanna Kilisesi’ni Hıristiyan önde gelenlerinden istemiş, yanı başına yapılan mescidi genişletmeye niyetlenmiştir. Ancak Hıristiyanların buna itiraz edip Muaviye b. Ebi Süfyan’ın talebini reddetmesi üzerine bu düşünceden vazgeçilmiştir. İlerleyen dönemde Emevi halifesi Abdülmelik bin Mervan da Hıristiyanlara aynı talebi iletmiş ve bunun karşılığında çok büyük bir servet teklif etmiştir. Hıristiyanların bu talebi tekrar reddedişi, Abdülmelik bin Mervan’ın oğlu Velid bin Abdilmelik’in hilafeti döneminde de yinelenmiştir. Ne var ki Velid, eğer para ile verilmezse kiliseyi yıkmakla tehdit edip Hıristiyanların sert tutumu ile karşılaşınca elindeki kazma ile kilisenin bazı duvarlarını bizzat yıkmış ve Yuhanna Kilisesi’ni Emevi Camii içine dâhil etmiştir. Böylelikle cami, alan olarak oldukça genişletilmiş ve sâbık kilisenin muhafaza ettiği Zekeriya ve Yahya peygamberlerin kabirleri de cami içine katılmıştır.

            Velid bin Abdilmelik’in ardından halife olan ve adaleti ile nam salan Ömer bin Abdilaziz devrinde Hıristiyanlar, hilafet makamına başvurarak kiliselerinin kendilerine geri verilmesini talep etmişler, Ömer bin Abdilaziz de Hıristiyanları haklı bulup kilisenin iadesini emretmiştir. Bu kararın Müslümanlar ve İslam âlimleri arasında büyük bir memnuniyetsizliğe yol açması üzerine âlimlerden ve halkın ileri gelenlerinden bir heyet, Hıristiyanlara giderek Yuhanna Kilisesi’nden vazgeçmelerini istemiş ve bunun karşılığında hâlihazırda Müslümanların elinde bulunan Guta’daki kiliselerin tamamının onlara geri verilmesini teklif etmiştir. Hıristiyanların bu teklifi kabul etmesi üzerine yapılan anlaşma, Ömer bin Abdilaziz tarafından onaylanmış ve Şam Emeviyye Camii’nin kıble tarafındaki revakın yanına bir mermer kitabe eklenerek üzerine “Müminlerin Emiri el-Velid bin Abdilmelik buranın imarını 86 yılında (miladi: 705) emretti” ibaresi yazılmıştır.

            Emeviler devri boyunca Romalı mozaik sanatçılarının göz alıcı işçiliklerine kapıları aralanan cami, zamanla görkemli bir suret elde etmiştir. Cami, ezanın üç müezzinle aynı anda okunduğu dünyadaki tek yer ve İslam tarihinde umumi hacethane anlayışının ilk kez uygulandığı yapı olma özelliklerine sahiptir.

            Abbasiler döneminde payitahtın Bağdat’a taşınmasıyla birlikte önemini bir nebze yitiren cami, şehirdeki Emevi izlerinin bir bir yok edilip caminin temsiliyetinin de “İslam’ın kudret ve zaferi”ne evrilmesi ile manen dönüştürülmüştür. Üstelik Abbasi valisi el-Fadıl b. Salih tarafından caminin doğusuna yeni bir kubbe ilave ettirilerek mahiyetinde de madden değişiklik yaratılmaya çalışılmıştır.

            Fatih Sultan Mehmet tarafından caminin güneybatısına bir minare daha bina ettirmiş ve buna, Fatih’in çağdaşı Memluk sultanı Kayıtbay’ın adı verilmiştir. Caminin 1069’da geçirdiği büyük yangının ardından Selçuklu Sultanı Melikşah tarafından ilk kapsamlı tamir, 1894’te geçirdiği büyük yangının ardından ise Osmanlı Sultanı II. Abdülhamit tarafından ikinci kapsamlı tamir gerçekleştirilmiştir.

            Maktul Yahya Peygamberin kafatasının da aralarında bulunduğu, kilise döneminden kalma mukaddes emanetlere ve kuzey duvarına eklenen bahçede Salahaddin Eyyubi’nin mezarına ev sahipliği yapan cami, aynı zamanda da Yezid b. Muaviye döneminde yaşanan Kerbela Faciasında kafası gövdesinden ayrılmak suretiyle acımasızca şehit edilen, peygamber torunu Hz. Hüseyin’in ve daha birçok Ehl-i Beyt mensubunun mübarek başlarını muhafaza etmektedir. Hz. Ali’nin mescitte, savunmasız bulunduğu sırada şehit edilmesinden dolayı devlet başkanlarının namaz kıldığı alana kafes yapılması şeklindeki uygulama, Şam Emeviyye Camii’nde de yaşatılmış, mihrap önünde bulunan maksure kubbesi, bu gayeye matuf olmuştur. Camiye ilişkin sembolik anlamlardan biri de, Zeynelabidin’in esareti sırasında dua ettiğine inanılan mekânın da bir ziyaret noktası haline gelmesidir.

            Tarih boyunca sembolik anlamını hiç yitirmeyen cami, zaman içerisinde minarelerine de birçok anlam yüklenmesiyle önemini korumuştur. Öyle ki, caminin İsa minaresi de, Hz. İsa’nın bu minare üzerine nüzul edeceğine inanıldığı için bu adı almış ve yüzyıllarca, gökten indiğinde binmesi için beyaz bir at bu minarenin kıyısında hazır bekletilmiştir.

            Sözün özü, Şam Emeviyye Camii’nin bulunduğu alan, tarih boyunca farklı kültürlerin dini motivasyonlarla önemsediği ve sembolik anlamlar yüklediği bir nokta olarak karşımıza çıkmaktadır. Pagan dönemde üzerinde bir tapınağın yükseldiği bilinen alanın, Hıristiyanlığın Romalılarca kabulünden itibaren bir kiliseye çevrilmesinde de, Dimaşk’ın Müslümanlarca fethinden sonra bir mescide çevrilmesinde de aynı maksat –kültürel değişim ve dönüşümün sembolik ilanı rol oynamıştır. Dolayısıyla, yapının, bir nevi devr-i sâbık yaratmanın sembolü olarak kullanıldığı; yeni ve mevcut hâkim kültürün, ilga edilen kültüre egemenliğinin göstergesi kılındığı ifade edilebilecektir. Bu sebeple, Şam Emeviyye Camii’nin sahip olduğu temsiliyetin, her şeyden önce, Müslüman orduların Roma karşısındaki zaferi ve Dimaşk’ın Müslümanlarca fethine yönelik olduğu ortadadır. Aynı zamanda, şu gerçek de göz ardı edilmemelidir ki Kerbela Faciası başta olmak üzere Emevi hilafeti süresince Ehl-i Beyt aleyhine gerçekleştirilen faaliyetler, bu asıl temsiliyete gölge düşürmüş, aslı itibarı ile Sünni-Şii gibi bir mezhebi ayrılığa payanda olamayacak bu mimari yapı, Müslümanlarda kalıcı travmalara sebep olan hadiseler neticesinde ortaya çıkan Emevi karşıtlığıyla bütünleşebilmiştir.

            Unutulmamalıdır ki, Dimaşk’ın Müslümanlarca fethi esnasında da, Şam Emeviyye Camii’nin inşasında da, bugün anlaşıldığı gibi bir Sünnilik veya Şiilik henüz söz konusu değildir ve bu mezhebi ayrım, çok daha sonraki yüzyıllarda şekillenmiştir. Caminin uzun yüzyıllardır ve hâlihazırda Hz. Hüseyin ve diğer Kerbela şehitlerinin mübarek cesetlerini barındırıyor olmasının, Yezid b. Muaviye devri başta olmak üzere birçok dönemde peygamber nesline yaşatılan mezalimi yüksek perdeden haykıran bir hatırlatıcı olduğu anlamına geldiği kabul edilmelidir. Her ne kadar asıl temsiliyeti büyük bir zafer ve fethe işaret ediyor olsa da, iyileşmesi mümkün olmayan bir yaraya ilişkin hatıraların da taşıyıcısı olması hasebiyle süreğen temsiliyeti konusunda hassas davranılması gerektiği açıktır. Bu noktada, caminin, esasında Sünni-Şii ayrılığını değil, dini/mezhebi/içtimai farklılıklara lüzum olmaksızın hiçbir vicdanın kabul edemeyeceği zulüm gerçeğine karşı samimi, dürüst ve yekvücut bir duruş sergilenmesi gerektiği hakikatini aşikâr ediyor olduğu düşünülmelidir.

0
be_endim
Beğendim
0
dikkatimi_ekti
Dikkatimi Çekti
0
do_ru_bilgi
Doğru Bilgi
0
e_siz_bilgi
Eşsiz Bilgi
0
alk_l_yorum
Alkışlıyorum
0
sevdim
Sevdim
Şam Emeviyye Camii
Yorum Yap
Giriş Yap

İZSAM ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!